Tuesday 31 July 2012

last day of july. (allahima sukurler olsun ki)

sevgili gunluk, hayatimi uzerine aglayarak gecirdigim beck'in sea change albumunu, ve hatta ogur ogur geberdigim lost cause isimli sarkisini dinlerken bile bir ferahlama hissettigim yasa gelmis olmanin hakli gururunu gogsumde tasiyorum.

az once naneli seker yemisim gibi, buyumek guzel sey.

Sunday 29 July 2012

art of living.



sicaktan uyuyamadigim icin sabaha karsi salona gecip klimayi actik. icerisi soguktu ama yine de gunesin parildayan rengi canimi sikiyordu. sonra dedi ki imc'ye gidip koyu bir seyler alacagim pencereler icin ilk firsatta. iceriye al bence, orasi daha onemli, dedim. zaten orayi kast etmistim dedi ki yerim.

Thursday 26 July 2012

boyle de bir sey varmis hayatta. skandal.

garipsemiyor degilim. iki gunde bir her sabahin korunde kahve icip bidibidi konusmak, gulumsemek ve sarilmak, ne iyi ettik de yaptik demek alisik oldugum seyler degil sonucta.
yillar boyunca kendimi ne kadar kasmisim megerse. halbuki birakiverince her sey kolayca akip gidiyor. inat etmeye, zorla diretmeye luzum yokmus. olmayinca olmuyor ve olunca ise oluyormus.  koskoca yalan balonunun icinde gecirdigim onca yil, hey gidi, sevildigini hissetmek ne kadar tatliymis.
birlikte uyumak, uyanmak, sevdigini bildigi seyleri hic dert etmeden karsina cikarmasi, seni sevindiriyor olmaktan mutlu olmasi ne kadar insani seylermis. yillarca nasil kendimi bunlardan mahrum birakmisim. sanki hic degerim yokmus gibi, en ufak tahrikte ittirilen  ve hevesi gecince geri donulen, yo-yo misali, nasil bu sacmaliga izin vermisim senelerce. kalbimin bu denli kirilmasina, saygisizliga ve milyonca yalana nasil maruz birakmisim kendimi. nasil oyle bir seyi kaderim sanmisim. nasil da cok pis bir sekilde yanilmisim.
yani gercekten de, the greatest thing you'll ever learn is just to love and be loved in return kardeslerim.

Sunday 22 July 2012

a very exciting and nostalgic post: shut up and play the hits.

2 sene evvel berlin music festivalinde lcd soundsytem konserinde ne kafalar abi diye etrafima baktigim gunu hatirladim az once shut up and play the hits'in tailerini izleyince.

thousands and thousands of people, mostly high on drugs, were dancing like robots from the future and i was standing in the middle of them and looking at the stage and watching the incredible james murphy.  

i was surrounded by music and lights in a very very emotional way. and that was a really big experience not only for me, for everybody. the gig started at 11 pm or something like that and after 10 minutes of crazy dancing, people acted as if they were the small parts of a big cell floating on space. 

germans always do that! they like to be a part of a big thing. they always serve for BIG things. 

anyway, that was the one of the greatest nights of my life. 

i felt the music in my stomach. smoked things with a german boy and discussed about creativity as a tool of happiness like about 3 hours and laughed a lot since i was the funniest person ever! 

one of the moments i am recording to this blog that i want to tell to my grandchildren. 

and hey, really, if it is a funeral, let's have the best funeral ever.




Tuesday 17 July 2012

tatli hayat.

and then, i suddenly found myself in love again. everything feels really soft and significant and FUNNY. sanki tanri lutfetmis ve yeter cektigin, al sana demis gibi. ya da bir hollywood yonetmeni, H İ C F A R K E T M E Z. sanki jim morisson love street sarkisini benim icin yazdi ve hatta SANKİ bildigin cok mutluyum ABİ. hayatta asla boyle boyle hissedebilecegim aklima gelmedi. all day long, sikimden asagi kasimpasa.

Monday 16 July 2012

cehennem sicaginin yeryuzune indigi bir gunde seni sevmekten sonsuza kadar vazgecmistim.

Sunday 15 July 2012

uc e. e. cummings

1. listen: there’s a hell of a good universe next door; let’s go. 2. to be nobody -but- yourself- in a world which is doing its best, night and day, to make you everybody else- means to fight the hardest battle which any human being can fight; and never stop fighting. 3. maggie and milly and molly and may went down to the beach (to play one day) and maggie discovered a shell that sang so sweetly she couldn't remember her troubles, and milly befriended a stranded star whose rays five languid fingers were; and molly was chased by a horrible thing which raced sideways while blowing bubbles:and may came home with a smooth round stone as small as a world and as large as alone. for whatever we lose (like a you or a me) it's always ourselves we find in the sea

Tuesday 10 July 2012

as the world forgets you

synecdoche, new york hayatimin mihenk taslarindan biridir. bu filmi ilk kez izledigim 2009 yaz basindan beri ogrendigim en onemli sey, gercekten ama gercekten, cok derinden ve en saf haliyle, insanlarin birbirlerini sevemedigi idi. her an etrafima bakiyordum, insanlar sevmeyi beceremiyorlardi. bunun icin bir suru mazeretleri de vardi ustelik: yalanlar, dolanlar, aldatmalar, kandirmacalar, bencillikler, vs. bu mazeretleri, turlu kucuk oyunlar olarak her an her yerde oynamaktan ve izlemekten bikmamalari da cabasiydi. garip bir zevk aliyorlardi. sonrasinda hic inanmak istemedim ama cok dusundum. kendime sorular sordum. yaniti surda buldum: belki de gercekten ama gercekten sevmek, insani bir ozellik degildir. ve bunu basarabilenler, yargilar koymadan, suclamadan, sicmadan, batirmadan, kaypaklik yapmadan, uzmeden, uzulmeden sevmeyi basarabilen uc bes kisi BELKİ DE insan degildir aslinda. belki de insan olmak cok guzel bir sey degildir, ne dersiniz ha?

Saturday 7 July 2012

cunku

herkes kapilara, bacalara kilit vuruyor ve yaklasan firtinadan itinayla cekiniyordu ama o, bir garip ozgurluk ruzgari ile kuzey sahillerinde savrulup durmayi tercih ediyordu.


Wednesday 4 July 2012

madem oyle.

biz sizden ne cok gorduk, neler yaptiniz durdunuz da sonunda bize bir sey olmadi: olsek bile birbirimizi buluruz.

yaptiginiz ettiginizle kaldiniz, biz de sonunda birbirimize sarildigimizla. zaaflarimiza kurban olup durduk bazi gunlerde ve pek cok gecede. ama nafile.

simdi size bunlar cok anlamsiz gelecek, hirstan catlayacak ve zafer naralari atacaksiniz, kulaktan kulaga fisildayacak, yalana dolana dolana mahvolacaksiniz.

kendinizi bir bok sanacaksiniz bize dokunabildiniz diye. aklimizi celebildiniz diye. vesaire.

fakat sunu biliniz ki hanimlar ve beyler, bizim yatagimizin ustunde yatabilen olmadi.
bizim mutlulugumuzun ustune insa edilmeye calisilan hicbir bina saglam duramadi.