Friday 31 August 2012

bir dususun hikayesi

kosarak karsidan karsiya geciyorduk
tramway yolundaki zincirin havalandigini hissettim
topugum takildi ve sanki gokyuzunun sinirina degmistim, o denli yukselmisim gibi geldi, ama bir yandan da yanilsama oldugunu biliyordum
fakat yere cakilmam cok hizli oldu
sol elmacik kemigimin yerle temas ettigini hissettim
bir catirdi duydum, gozlugumden gelmis olmali
basimin icinde cam sise patlamis gibiydi, cok ama cok korktum
hayatimin en guzel gunlerinde olecegimi sanip daha da panik oldum
dizlerim cok acidi ve sol elimde bir catlak var sanirim dedim icimden
hala nefes alamiyordum insanlar baktilar, insanlar donup donup baktilar hatta
cunku dugune gidecektim ya, tulden krem rengi bir elbisem vardi
boyle bir insan nasil duserdi, inanilmaz bir manzara sanki
yanimdaki insan beni bir basima birakip gitti bir anda
iyi misin dedi ve hafifce basimi sallayinca, tamam, ben sunu ariyorum o gelir ilgilenir senle dedi ve gitti oha dedim insanlar ne enteresan, gec kaliyormus, kesin dustum diye ugrasmak istemedi
arkasindan inanamayarak bakacak takadim bile yoktu
ustelik hic de sasirmadigimi fark ettim bu hareketine, cok tipik, cok ama cok tipik
zorla kendimi cimlerin ustune attim
basimi dik tutamiyordum, devrildim
bir yandan bacagimdan akan kanlara bir yandan gokyuzune bakmaya calisiyordum
boynum agridi
bir kadin daha geldi, hamile, yardim ister misin, gel seni hastaneye gotureyim dedi
o anda aglamaya basladim
ben yok olmak istedikce bir suru insan etrafimda toplanti bir anda
kadin gozyaslarimi sildi, icinde bebek olan gobegini vucuduma dayayarak sarildi
bir sure durduk
o kiyafetler icinde ve dudagimda kirmizi rujlarla orda oluverdigimi hayal ettim
sanki hic yasamamisim gibi bile hissettim
sanki aslinda plastik bir oyuncak bebekmisim ve findikli parkina atilmisim gibi
arkadas z. ozger gibi bok yoluna gidiyorum sandim
allah kahretsin ki arkamda biraktigim siirlerim olmayacakti
hala nefes alirken cigerlerim aciyordu, beynim zonkluyordu
sevgilime uzuldum, yazik donmek icin saatleri sayiyor, oldugumu ogrenirse ne fena olur cocukcagiz daha doyamadan elleri bombos
yine aglamaya basladim ve bir anda olmemeye karar verdim
olmeyi beni gormek icin saatleri saymaktan vazgececegi gunlere sakladim
saka saka

fani dunya valla.

Monday 27 August 2012

erkegim, kadinim ve yarragim.

hayatta anlayamadigim ender kafalardan biri, kadinlarin sevgililerine 'erkegim' muamelesi cekmesi. bu sebebten oturu sezen aksu'yu zinhar sevmem. cok samimi bir sekilde soyluyorum ki, erkegim diyen kadin agir denyodur, tipki kadinim macolugu yapan adam gibi dombilidir. ve maalesef bu insanlardan cok var. sevgililerine cinsiyet uzerinden iyelik eki takarak nara atan butun bu insanlar, aman yarabbim ki her yerdeler. dibimdeler anasini satiyim, arkadaslarimin kollarindalar, internetteler, vesaireler. sevdigi nesneye iseyen kopekten bir farklari yok. sanki o geleneksel dunyaya ait degilmis gibi yapip, gelenegi asil besleyemelei ile dalga gecilmeyi hak ediyorlar. satir arasinda errrkegimcilik ceken butun kadinlar, yikilin karsimdan, o hipsterlik, aman efendim marjinalliklariniz sokmez, denyonun onde gidenisiniz.

Wednesday 22 August 2012

bildigimiz seylerden biri.

seni ruyamda gordum. senin evinmis gibi bir yerde kanepenin kosesindeki kolcaga kolunu koymus oturuyorsun. avucunda yerde oturmus o kolcaga kafasini yaslamis bendenizin kafasi var. cenemi avuc icine dayiyorum. diger elinle zaman zaman saclarimi oksamayi ihmal etmiyorsun. karsimizda ikimizin de cok sevdigi bir arkadasimiz oturuyor. her sey cok normal. uyandigimda seni cok merak ediyorum. acaba ne yapiyordun, ne kadar uzun zaman olmustu, tek kelime etmeyeli. halbuki eskiden ne cok severdik birbirimizi. kimseye anlatamadigimiz seylerimiz vardi. birbirimize yaptigimiz kucuk surprizler ve daha neler neler. sonra birden sen de ben de kopuverdik. sanki icten ice birbirimize hep deger verdigimizi bilerek hayatlarimiza devam ettik. bir an sabahin korunde mesaj atayim diye dusundum. durup dururken neden seni gormustum ki ruyamda, bunca sene sonra. sonra bir saniye icinde bilincdisimi dokuverdim tuvalete. ne gerek var dedim. cunku biliyorum ki mutlusun, iyisin. ben de oyleyim. sen de biliyorsun bunu. ustelik bu hic konusmadigimiz ama bildigimiz seylerden sadece biri. biz konusmadan bile sevebilirdik birbirimizi. oyle degil mi?

Thursday 16 August 2012

time falls.

to be honest, it is like i am living someone else's life. and this new person is very certain about the things in her life. she is hungry for everything. she wants to learn and dance and smile and run and love like a child. she is full of energy. sometimes i can not follow her. i just sit and watch her doing everything i want to do. and i see myself adoring and hating her at the same time. she is so cruel and strong. she can do anything for her happiness. i love watching her forgetting her past. but deep inside i am still former me. when i sleep or when i listen to a song, everything comes back for a minute. at that moment i want to cry and hold a tree i know before. kissing his gentle fingers. sleeping under his branches. remembering the things once i had makes me sad. i want to cry so so bad. i want to see all those tears on my pillow. the pillow i am not using anymore. but i can't cry. i have no tears left. i forget to cry. it's like dying. my past and the dreams i had disappears. as if they never existed. i think i am dying but on the other hand if was not dying this way, i would die other way.

Tuesday 14 August 2012

kor-el-les-me

aniden kor oluveriyorum. ekrana bakarken, kitap okurken, her sey cok normalken. kimse aciklayamiyor. hipermetropum astigmatimi korukluyor ama cevap o degilmis. tamam gormek istemedigim cok sey var hayatta da simdi degil yani. yazmam gereken seyler var. bana gozlerimi geri verin, cok rica ediyorum tanrim.

Thursday 9 August 2012

gunun sarkisi, onceki gunun de.


insan sarki soylerken kalp krizi gecirip de olur mu be mark sandman? hayatimda bundan daha karizmatik olum sekli duymadim.

Wednesday 8 August 2012

david foster wallace'a olan bitmek bilmeyen sevgim ve agustos'un en sicak gunu.

gunun quote'u: “Because we’ve been lied to and lied to, and it hurts to be lied to. It’s ultimately just about that complicated: it hurts. It denies your respect for yourself, for the liar, for the world. Especially if the lies are chronic, systemic, if hard experience seems to teach that everything you’re supposed to believe in’s really a game based on lies."

Thursday 2 August 2012

karakterler ve bilirkisiler.

her gecen gun karakterler daha da iyi oturuyorlar oturmalari gereken koltuklara.

mesela bir kadin var, henuz hayatinin cok basina, buyumek icin kendini zorladigi o sacma sapan yillarinda. kolajdan bir hayat yaratmis kendine. cocukluk yillarindan kalma bir can sikintisinin sonucu bunlar. okudugu her satirdan, dinledigi her muzikten etkileniyor. begendigi her kadindan parcalar yapistiriyor uzerine. hoslandigi erkeklere giden yollarda kendini bulabilecegini saniyor. butun o kadinlarin sevdigi adamlari sevmek icin can atiyor. ozenmekten aslinda kendisinin ne oldugunu, ne olacagini sorgulamiyor cunku gelecege oynuyor. saniyor ki kendini gelecek guzel gunler icin insa ederken hayalindeki mukemmel kadina ulasmak icin atacagi her adim mubah.
buyuk ahmaklik.
cunku baskasinin sevmekten vazgectigi adamlar ona istedigini veremeyecekler. o, herkesin sevmek icin can attigi adamlarla birlikte olmali. herkese ragmen benle birlikte demeli.
bir insan nasil boyle korkunc bir ego insa edebilir. ve insa ettigi egosunu baskalarinin egosunun taklit parcalari ile ayakta tutabilecegini dusunebilir.
can sikintisi ve yanlis zekanin kurbani kolaj kiz, romanimda cok hos bir yerin var.