Wednesday 7 November 2012

gitmemis.

sokagin kenarindan gecerken fark ettim ki her sabah kose basinda duran yasli simitcinin yerinde yeller esiyor. simitlerini koydugu arabasina zincirledigi plastik beyaz sandalyenin sirt kisminin yarisi kirilmis ve cam bolmenin zeminindeki gazete kagitlari coktan sararmis. asiri merak ettim adama ne oldugunu. hemen karsisindaki kunduraciya sorabilirdim pekala. ama henuz dukkaninin kepenklerini kaldirmamisti ve benim ise ise gitmem gerekiyordu. ertesi gun evden biraz daha gec cikacagimi dusunerek bugunun isini yarina biraktim ve kok salmis gibi durdugum simit tezgahinin yanindan sanki hicbir sey olmamis gibi hizli adimlarla ilerledim.
ertesi sabah kosarak merdivenlerden indim. kunduraci amcaya dogru emin adimlarla yurudum.

merhaba, kosedeki simit satan beyfendi artik neden yok?

diye sordum.

once yuzume garip bir ifade ile bakti. sonra da yolun karsisina gozlerini dikti ve sag elini havaya kaldirarak simitciyi selamladi.

geri gelmis, dedim. ama icimden.