Monday 30 December 2013

2014 burc yorumum cok afedersin de sik gibi. ciddiye alsam, gidip kendimi camdan atar, sonra da yumrugumu gokyuzune kaldirir mars'a kacardim.

bu yilin bir degerlendirmesini yapacagim.

1. yine isten kovulmadim. yine tazminatimi alamadim. yine berlin'e tasinamadim.
2. yilin yarisini bir psikopatla gecirdim. allahin sopasi olmadigi icin basima bir acayip seyler geldi.
3. sonra delirdim, uzun rapor aldim. berlin'e gittim.
4. evimi bosalttim. evsiz yasadim. cok ozgurlestim. esyadan koptum.
5. ales'e girdim. oyle deme, insanlik icin kucuk, benim icin buyuk bir adimdi.
6. arkadaslik ve dostluk kavramlari bir yerinden oynadi. sonra daha guzel oturdu.
7. kendimi sevmeyi, kendime deger vermeyi ogrendim. mi acabaaa?
8. gulmeye basladim ya. sabah aksam guluyorum.
9. dram yasamiyorum. sipeyşil tenks du efeksor.
10. konustum, konustum, konustum, bir de baktim ki daha baslamamisim.

onumuzdeki yildan
ASK, SEVGİ, İYİLİK, GUZELLİK bekliyorum. NET.

Sunday 22 December 2013

kadinlara nasihat

cemal sureya seven erkeklerden cok iyi arkadas olur ama asla sevgili olmaz.

Monday 16 December 2013

durumlar, diyarlar ve kardan paranoyalar

her sabah ayni saatte uyanamaz. her sabah o alarm calar. eskiden hizla evden cikardi. artik cikamaz. once bir kahve icmesi lazim. bir de tutun sarmasi. muzik dinlemek zaten allahin emri. oldu mu sana yine cok gec. sonra da kostur dur pislikle birlikte yagan yagmurun altinda. her defasinda o bos durakla karsilasiyor bir de. bir kere de otobusu beklemesi gerekmese hic fena olmazdi. otobusun ici de sokaktan farksiz. semsiyelerden damlayan yagmurlar, ayakkabilarin altindan akan camurlar her yerde. ve o kadife koltuklar neden islakmis gibi davranir butun kis. cama yapisan insan nefesi akmis diye dusunur. oturmasa daha iyi. fakat bu sehirde soforler cok agresif. butun ic organlarin yer degistiriyor ayaktaysan. savruluyorsun. orta kapinin iki yanindaki sari direklerde striptiz bizim isimiz. basbakan mi gelmis yine koskune, bu trafik omrumuzu yedi muhabbetleri esliginde doner kapida sira bekler. bir bolmeye iki kisi sigiyor. icinden su kapiyi da bir sabah tek basima gecsem hisleri. guvenlik gorevlisi ile gozgoze gelmeden x-ray'den gecer cantasi. asansorde gobekler arasinda. masa basi. tatminsiz suratlar. kara kis. bu kis olmek gerek.

Sunday 15 December 2013

summer dress

bir kadina yazilmis en guzel sarki red house painters'dan summer dress'dir. keske bana yazilsaydi be.s

Tuesday 3 December 2013

yazmak cok lanetli bir eylem

ama muhim degil
al iste yaziyorum. butun lanetlere selam olsun. en kotusu beni bulsun. hadi bekliyorum.
bu o"nun hayati: asik oldugu bir oglan varmis. ilk sevismesi de dahil olmak uzere bir kac kere birlikte olmuslar. oglan tabii ki baskalari ile sevismeyi de ihmal etmemis bu arada. kiz, iki sene boyunca oglanin onu sevmesi icin debelendikten sonra odasindaki koltukla konusmaya baslamis. aglama krizleri, anoreksiya duzeyinde yeme bozukluklari, terapiler, ilaclar derken travmatik ilk genclik yillarina sahip olmus. bilirsiniz bu hikayeleri. cogumuzun basindan gecti. sonra oglan ulkeyi terk edince, kiz baskalarina yer acmis. onu seven ilk adam ile erken bir evlilige imza atmaya karar vermis. henuz evliliginin ilk alti ayinda. fakat aklinda hep baskalari var. ruyalarina giren eski asklari ile sevismekte. sabah uyandiginda ise hirsla kocasina saldiriyor. orgazm olup olmadigi konusunda herhangi bir bilgi yok. her sarhoslugunda pismanligini dile getirmesi cok uzucu. 

kararindan dolayi pisman olmamasi gerektigine ve yeni hayatinin tadini cikarmasina dair yaptigim butun o konusmalar korkunc alisveris seanslari ile tamamlaniyor. her hafta, sehrin farkli semtlerindeki caddelerde ve alisveris merkezlerinde kocasinin kredi karti ile kocasi icin yaptigi alisverislerin buyuk bir kismina eslik ederken gencecik bir kadinin sahip olamadigi adama cevirmek istedigi kocasina uzuluyorum.

cok yakin bir kac arkadasi evliliklerinin surmeyecegini soyledigi icin facebooktaki profil fotografini kocasi ile nikah salonunda imza atarkenki bir fotografa cevirmesinin son derece gereksiz oldugunu soyledigimde kirildigini hissettim.

kocaisi ile paylastiklari herhangi bir sey de yok. standartlarinin uzerinde bir entelektuel birikimi olan adama zorla cizgi film izletiyor ve konustuklari tek sey ailelerinde kim ne yapmis. adam halinden memnun gorunuyor. 

son bir kac aydir vaktimin buyuk bir kismini onlarla geciriyorum. bana cok iyi davrandilaklari bir gercek. ikisi de son derece duzgun insanlar. fakat duzgunlukleri birbirleri icin ideal degil. fakat yine de bir arada duruyorlar. hem de duzenin arzu ettigi sekilde. cocuk yapmayi dahi dusunuyorlar. 

bir kadin neden asik olmadigi ve o kadar da arzulamadigi bir adami, sirf standartlarina uygun oldugu icin hayat arkadasi olarak secer? hem de bu kadar genc bir yasinda. onunde kocaman uzun guzel yillar varken. peki bir adam sadece guzel ve kafasi calisiyor diye bir kadinin bunca kaprisine boyun eger? 

insanlik hallerini idrak edemedigim buyuk bir gercek. 

Sunday 1 December 2013

hafta sonlari dehset verici bir hizla akip geciyor. ozellikle pazar geceleri, herkes ve her sey bittikten sonra, bir basimayken birbirine eklemlenen gunlerin ve haftalarin ve yillarin yasini tutuyorum.

yas tutmak insana huzur veriyor. sonrasi zaten HEP pazartesi.

Tuesday 26 November 2013

kis uykusu

iste buradayim. tam da basladigim yerde. bulanik gozlerle dunyayi algilamaya calistigim ilk gun bugun. uzerime dusen golgelerin karartisi urkutuyor. sesleri duyamiyorum. isik beni yoruyor. sagima soluma donemiyorum. yumusak yeni dogan tirnaklarim avucuma saplanmis. oksijen canimi acitiyor. neyin icerisindeyim bilmiyorum. kotu bir tat giriyor icime. yumusayan bir seyler var. iyi hissediyorum bir an. sonrasinda yine o karanliga donuyorum.

Thursday 21 November 2013

işte şimdi olmadı

handan dedi ki senin serotonin düzeyinle gerçekten de oynamak gerekiyormuş. hmm, evet, sanırım dedim. sonra mevzuyu b bey'e de anlattım. önce biraz korktu. sorduğu sorular şunlardı:

1. insanlar sendeki değişimi nasıl gözlemliyor?
2. çok konuşuyor musun?
3. abuk subuk şeyler yapıyor musun?
4. eşyalarını dağıtıyor musun?
5. eskisinden daha fazla mı alışveriş yapıyorsun?

cevaplarım şöyle oldu:

1. arkadaşlarım "seni bu kadar mutlu görmek ne kadar güzel" diyorlar.
2. evet, eskisinden çok ama çok daha fazla konuşuyorum. dışarı çıkmaktan artık keyif alıyorum. GÜLMEK çok hoşuma gidiyor.
3. abuk subuk derken, yani bilmem.
4. eşyalarla problemli bir ilişkim olmuştur hep.
5. hayır.

"HMM" DEDİ. dozajı biraz azaltmayı deneyelim. "ama eğer bir şey olursa hemen beni ara ve aralık başında muhakkak görüşmemiz gerek."

bugün yan taraftaki inşaattan gürültüler yükselene kadar keyfim yerindeydi. sokağa çıktığımda başımın feci döndüğünü hissettim. vapurda yürüyormuş gibi bir dizzy. önceki halime göre daha bitkinim. NEDEN DÜŞÜRDÜK Kİ? diye feryat edebilirim.

fakat mevzu, gerçekten de, kendi kendime yetecek kadar serotonini neden üretemediğim. neden yani? çocukluğumdan şu yaşıma kadar beynime nasıl komutlar yollamışsam artık. sanırım düşürme fikri iyi değildi. daha zamana ihtiyacım var.

öte yandan hiçbir şeyi sallamama konusunda ciddi ilerlemeler kaydettim.bu güzel. yazmak bana iyi gelmiyor. bu güzel değil. işte bu olmadı. ama belki de oldu ya. ben ellerimi kullanarak bir şeyler yapmalıyım. bedenimi kullanarak. evet.

bedenim beni kışkırtıyor.

Wednesday 20 November 2013

kusmuklu bere, lavabo, carsaf

dun gece takside aysegul'un beresine kustum. sonra da bereyi camdan disari attim, tahminen taksim'in altından geciyorduk.sonra ayseguller'e gittik. o hemen banyoya gitti kusmak icin. ben de nereye kusacagimi bilemedigim icin mutfak lavabosuna kustum. gerci kusacak bir sey de kalmamisti. ogurdum. sonra uyurken carsafa ogurdum. sabah dis hekimine gittim. doktorun ellerine kusacagim diye cok korktum. kusmadim. sonra ickiyi biraktim.

Wednesday 30 October 2013

kalp

“Someday you’ll find the right person, and you’ll learn to have a lot more confidence in yourself. That’s what I think. So don’t settle for anything less. In this world, there are things you can only do alone, and things you can only do with somebody else. It’s important to combine the two in just the right amount.”

- Haruki Murakami

Wednesday 2 October 2013

karl-marx strasse bildigin aksaray. mimarisi disinda. gunledir buradayim. bugun mondlicht adinda bir dukkana gittik elif ile. sonra jens geldi. turlu tuhaf spirituel kitaplar ve aksesuarlar vardi baglanti kuramadigim. dakikalar bugunca simdiki zamani yasamak temali bir kitap okudum. insan zihninin negatif dusunceyi cagirmaya ne kadar egilimli oldugunu anlatan. gecmis ve gelecek dusuncelerden kurtulup oldugun anin tadini cikarmak ne kadar mumkun. insanoglu dedim, aslinda tek derdimiz mutlu olmak. peki gercek mutluluk nedir? ben ne zaman gercekten mutluydum? mutlu oldugumu mu saniyordum. sonra anlamaktan vazgectim. ocb'den muzdarip jens'e bakip mdd'den muzdarip halime sukrettim. kendimi anlamayi rafa kaldirdim. bir sure tozlansa olur. berlin'deyim. cok tanidik bir yerde hicbir beklentim olmadan yasiyorum. bazen olmusum gibi geliyor. cehennem bu sanirim. sonra hemen o dusuncenin ustune sifonu cekiyorum. cok hissiz ve donuk her sey. esyalar cok yabanci. parmaklarim da. tik tik tik. zaman geciyor.

Wednesday 24 July 2013

sevgili bir sene sonraki ben.

bir sene sonra boyle hissetmeyecegini bildigin halde su an boyle hissettigin icin kendine kizmaktan yorulacaksin ve donup baktiginda her sey gecmis olacak. kahkahalar atarak guleceksin muhtemelen. cunku senin ve herkesin bildigi gibi hayatta her sey geciyor maalesef. insanlar deliriyor, cildiriyor, kotu seyler soyleyebiliyorlar birbirlerine. bir zamanlar cok sevdikleri insanlari uzuyorlar. sen de yapiyorsun bunu. sucluyorlar. cunku bildikleri tek sey suclamak. mutsuzluklarin musebbibi baska bir insan olunca her sey daha kolay oluyor ya.

sevginin sonsuzluguna inaniyor olabilirsin. evet, sevgi sonsuz ama toprak icin, gokyuzu icin sonsuz. insanlar icin degil. bunu ogren lutfen. sen birini cok sevince sadece o sevginin guzelligine kitleniyor olabilirsin  sadece onun varligi yeterli saniyor olabilirsin. ama insanlar, ancak ve ancak sartlar uzerinden sevebiliyorlar. sartlar onlarin beklentilerine uymadiginda hemen kendilerini hakli goruyorlar. buna kirilmaktan vazgecmeyi ogrendin degil mi?

ogrenmediysen sana soyleyecek soz bulamiyorum.

sana ofkeyle yaklasan bir insanin yaninda durmak erdem degil, hayatta ogrenebilecegin en iyi sey veda etmenin erdemli bir davranis oldugu. veda et ve arkana bakma. oleceksen ol. oluyormus gibi yasama.

Monday 22 July 2013

belki bir gun ben aksam ustu sahilde mat ile otururken ansizin cikip gelir. yoksa boyle seyler gercekten sadece romanlarda ve filmlerde mi olur.

Thursday 18 July 2013

suşi

aşil tendorumdaki  kedi
pıt pıt
pıt
pıt pıt pıt
pıt pıt pıt pıt
yan odaya geçti

belki şimdi biraz daha rahat uyurum. kedinin suçu yok. sıcak burası.
ah ama kedi yüzünden. camları kapatıyorlar kedi atlamasın ve ölmesin diye.

bu koltukta uyumaya başlayalı çok olmadı. bu üçüncü gece.
yalnız bırakmıyorlar sağolsunlar.
çünkü biliyorlar ki üzgün insanlar yalnız kaldıklarında daha da çok üzülürler.

yeni arkadaş, yeni arkadaşın yeni evlendiği kocası ile iki beyaz bir kırmızı şişe şarap içip glasnost ve perestroika konuşarak tüketilen bir yaz gecesinden fazlası.

beni bilirsin ben yalnız kalmaları severdim.
sonra öyle değilmiş.

bir süredir her şey olması gerektiği yerde değil.
hep aynı döngü. önce çok üzülüyorum. sonra kızıyorum. sonra geçiyor.
çok alışıldık şeyler bunlar bunlar diyorum.
geçiyor.
ulrike'ye selam.

ertesi sabah ölmeyi düşünüyorum her zamanki gibi.
her mutsuz oluşumda ölmeyi düşünürüm ben de herkes gibi.

kedi geliyor
pıt pıt pıt

bak kedi, 30 yaşıma geldim.
hayatla başa çıkmayı öğrenemedim. 

Monday 22 April 2013

hallo musik.

cok da uzak degil, parmaklarinla bile sayabilirsin. ne kadar da cok yeni muzik dinlerdim. ne varmis ne yokmus diye bakinir ve heyecanlanirdim. sonra o his bir suru sey ile birlikte kayboldu. fark etmedim gidislerini. gule gule bile diyemedim.
kaybolan hisler nerelere gidiyorlardi?her neyse kafami bulandirmanin bir alemi yok. hem acikcasi cok da umrumda degil sabah saat 07.15 itibariyle bu soru.
06.30'da kalktim. ve bu saate kadar neyle mesgul oldugumu bilmiyorum.
suursuz oldugum anlarda ne yapıyorum.
sonuc: muzik hayatima yeniden agirligini koyabilir mi artik lutfen.

Thursday 11 April 2013

hayvanlar alemi, kornalar, dusen ucak sesi. dusmedi ama tepemizden tereddut ederek gecti

hey gidi gecen gunler ve butun herkes
hani uyurken bazen dislerinizi gicirdatiyorsunuz da sabah uyandiginizda ceneniz agridiginda fak ediyorsunuz ya
bugun annemi o kadar cok ozledigimi fark ettim ki
ofis mofis dinlemeden aradim
megerse kopek cona, babamin organik hayat sevdasinin bir uzantisi olan bahcesinin cicegi burnundaki 2 tavugunu ve 1 horozunu bogmus
annem de bir uzulmus bir uzulmus zaten babam da sehir disinda
gozlerim doldu
aradan uc saat gecti yine annemi ozledim ama bu defa aramadim ve yine gozlerim doldu
nazli geldi ay canim uzuluyorum senin gozlerin dolunca nen var, niye anlatmiyorsunlar
solugu altinci kattaki havali tuvaletlerde aldim, bir saat boyunca agladim, gozlerimde davullar
nefes alamadigim bir sehirdeyim ve bir de hala askere kornayla insan yolluyorlar
sene olmus 2013, biz yine turkiye'de yan yana oturmusuz

Monday 1 April 2013

bazen kendime cok kiziyorum

her seyden cok sikayet ettigim butun o zamanlarda ve hicbir seyi degistirmedigim diger zamanlarda. genel olarak hayatimin cogu aninda.

Wednesday 27 March 2013

onca elmaya ragmen

sabah yedi gibi uyandim. a. arkadaslari ile yenikoy'e kahvaltiya gitti. ne yapsam bilemedigimden oturup elmali kek yaptim. ayni anda yuz sey yapmak isteyen insanin draminin sonuclari. yuzlerce kahve ictim, bir dilim kek yedim. yikandim, paklandim, cok sevdigi kazaginin kolu yirtilmis, gunlerdir halledicem diyorum, -cocuk mu kandiriyorsun kadin!- megerse bugune kismetmis. iste ona yama olacak taba rengi deriyi, uc pasaja girip ciktiktan sonra, osmanbey'deki bursa pazarinda bulabildim. sonra terziye gittim, sokuklerimizi biraktim. ofise geldigimde saat 12'yi geciyordu ve sadece 1 kisinin cantasi vardi, oturdum makale bastim, muzik dinledim, dinliyorum. fakat penderecki dinlemek iyi bir fikir degilmis. gece ustum acik kalmis etkisi yaratiyor. herkesler bugun, dolunaymis diyorlar, bir ay oncesinden alarmi verilmis bir dolunay ve de, kis bitmiyor, uretemiyorum ve sindirim sistemim, ne yaparsam yapayim asla duzelmiyor. ofiste, turned on bir vaziyette dakika saydigim anlasiliyordur fakat.

Saturday 16 February 2013

kucagima dusen bir sehir olsaydin

su an, su yine gri ve islak, disarda sokaklarin camurlu, trafigin kesmekes oldugunu bildigim istanbul sabahinda, gune herkese gore erken, kendi capimda gec baslamisken, berlin'i yine ne cok ozledigimi fark ettim. iceride hayat fena degil. aslinda bilgisayarin basinda, guzel kahvemi yudumlarken milyonlarca kez icine girdigim bu duygu yuzunden genc berlinlilerin bloguna, instagramina kilitlenmek yerine, kendime kilitlensem daha guzel olurdu. ama olmuyor iste. sekilli kahve icen, guzel evlerde yasayan, o guzel insanlar.................insanlarimiz, o guzel kitaplar, o guzel parklar ve upuuzun yuruyusler, ah ah. noktalar.