Tuesday 29 December 2015

ve yine bir yılın daha sonuna gelmişken, tam da kar şehre yağmadan bir gün önce, gri bulutlar ve kasvet içerisinde, hiçbir ofisin olmadığı kadar karanlık bir ofiste, 2015'i uğurluyorum. 2016'ya ise içim kıpır kıpır merhaba demek istediğim bir gerçek ama bu kanlı coğrafyada nefes alırken, ister istemez insan utanıyor kişisel herhangi bir kıpırdamaya keza o demir demir kokan havanın altında ezilmeyen namerttir. ve sonra kısaca; vur, kır, parçala, kopar, kopsun, gitsin. 2015 benim için kopuşların ötesinde bir yıl oldu. şöyle elimin altındakileri güzelce ittirdim. karabasanlar olmuş kişiler. aldım elime tüfeği. tek atışta değil tabii, zamanla vurdum hedefi. sonra onlar ölünce, temiz bir sessizlik başladı. katilliğin de yükü ağır sanırdım. değilmiş. bu temizlik her 30 yılda bir yapılmalı. kedim oldu sonra. marvin dedi ki 30 yıl kedi ömrüne fazla. evet dedim. iş değişti. ev değişti. aşk değişti. arkadaş değişti. meğerse bütün bunların yerleşik hayattaki izdüşümleri zaten son gereksizdi. kalbimde olunca fikirleri yetti. güzel şeyler oldu. inkar edemem. demek ki sadece cesaretmiş mevzu. günlerce düşünmek gereksizmiş. yolda, sergi açılışında, barda, kıvır kıvır saçlarına bakıp durduğum adamla da tanışınca, sevgi kucağıma oturdu ve biliyorum ki ben sevmek için doğdum. yanlışı sevmekten vazgeçince hayata döndüm. sonra kan, göz yaşı, vatan ağrısı. ölümler ve hırsızlar, kendime katil deyişimin ironisini yok saydılar. dünya kocaman. insan küçük. küçüklüğünün ardında insan eziliyor da cehennemi yeryüzüne indiriyor. anlamak istediğim bir mevzu değil bu. hiç istemiyorum irili ufaklı varoluş sıkıntılarının beraberinde gelen egosal güç oyunlarından. iyi olan ölse de kazanıyor çünkü. daha çok barış. daha çok sevgi.