Wednesday 28 November 2018

 "hayat böyle geçmez" diyerek ayağa kalkıp her şeyi tekmeleyerek uzaklaşan bir roman karakteri olabilirdim.

Wednesday 7 November 2018

dayanılmaz bir sıkışmışlık hissi. nefes almak her geçen gün daha da lüks oluyor. sanki olabildiğince az kullanmak gerek oksijeni. başkasının hakkıdır belki de bolca ciğerlerime çektiğim hava. "çok garip zamanlarda yaşıyoruz" dedim babaannemin hayaline. zamanların hep garip olduğunu tekrarladı sesi kaybolana kadar. ölmeden önce en büyük korkusu, suriye'deki gibi bir savaşın başımıza gelmesi, yürüyerek ülkeyi terk etmek zorunda kalmak, başka diyarlarda cebinde beş kuruş olmadan yaşamaya çalışmaktı. son günlerinde beynindeki tümör hafızasına etki etmişti, uykusunda gördüğü tuhaf şeyler karşısında yüzü son derece garip şekillere giriyor, çoğu zaman da ağlıyordu. acaba gerçekten korkusunu mu yaşıyordu? halam annesinin yüzüne bakarak meleklerle konuşuyor olabileceğini söylüyordu. meleklerle konuşurken de ağlayabilirdi insan aslında evet. bu aralar kimse hüngür hüngür ağlamıyor, kimse hiçbir şeyden utanmıyor. delirmiş gibi herkes, vasatlar el birliği vermiş ortalığı şekillendiriyor, o ona onu diyor, bu buna bunu diyor, instagram kabus gibi, her şey pazarlama, sattıkları da bir şey aslında. bazen bu çirkinliğin içinde perişan oluyorum. sonra alternatifi için uğraşmadığım anlar kalbimi sıkıştırıyor. her şey daha güzel olabilir aslında.