Friday 10 January 2020

2020

Bu noktaya bu kadar hızlı ulaşacağımızı hiç düşünmemiştim. Umursamayınca böyle oluyormuş.
Yeni taşındığımız apartmanın merdivenlerinde hissettiklerim o kadar taze ki, üstünden neredeyse 25 sene geçmiş. Yaşadıklarımla değişen hatıralarımın hakikatinden şüphe duyuyorum.
Babam önden gidip evi tutmuştu. Sonra eşyalar kamyonda, biz arabada, Hüsnü dedem de yanımızda. Her şeyin geride kaldığı o an. O gidiş. Esen rüzgar. Çok kanıyordum. İçimden parçalar çıkıyordu. Arabanın koltuğuna bile kanım bulaşmıştı.
Dedemin elinden neredeyse her iş gelirdi. Bir gün atardamarı çatladı ve öldü.
İki hafta sonra babaannem öldü, amcamın kanserden ölümü onu mahvetmişti, o da kanser oldu, tedaviyi reddetti. Tam bir hafta boyunca ölümünü izledik, ilaç kokusu, beyne sıçrayan kanserli hücreler, hızla kaybolan bilin, çöken yanaklar ve göz çukurları.
O kokuyu asla unutmayacağım.
Hepimiz toplandık, ölmesini izledik ve öldü.
Ben yine o sabah korkunç kanamıştım. Kendimi Altıntepe sokaklarında buldum, telefon çaldı ağlayan halamdı, eve geri dönemedim, ağladım, ağladım, ağladım. Uçağa bindim, ertesi gün babaannemi gömdük dedemin ve amcamın yanına. İki hafta içinde iki ölü. Bir daha da oraya gitmedim.
Şimdi küllenmiş hatıralarımın üstüne üflerken fark ediyorum ki acele etmeye çalışırken yorulmaktan başka bir şey yapmamışım. Şimdi sadece öylece durup billurlaşma zamanı.