Wednesday 14 February 2018

unutma

I want something so so real or I am going to explode.

frankfurt havaalanindkai marsilya yolcuyla geçirdiğim beş dakikadan bahsetmek istiyorum.
tek yaptığım şey yanındaki boş yere oturmaktı. beş dakika sonra uçağı kalktı.

gerçek yoğunlukta duygularla yeniden iletişim kurmak istiyorum. beş dakikada çok yaklaşmıştım. biraz daha zamana ihtiyacımız vardi.

sonra buraya dondum. burada isler cok zor. kimse birbirine bakmiyor.

neden baktığım yerlerde duranlar bana bakmıyor? neden hep yanlis yerlere bakiyorum? sayikliyorum.

hakikate ihtiyacim var, hakikat buz gibi de olabilir. belki de buz gibi hakikat budur.




Monday 5 February 2018

her şeyi yanlış anladığıma dair şüphelerim var. sanırım acele ettiğim için böyle oluyor.
daha sakin ve yavaş olmalıyım.
zaman yetmiş bin katına çıkmalı.

Saturday 3 February 2018

dun is cikisi o. ile bulustuk, peyote'de idi, yanina gittim. peyote'yi seviyorum, bazi yerlerin zaman icerisinde radikal degisiklige ugramamasi ya da en azindan kapanmamasi, gecmisle kurdugum pamuk ipliginden iliskiyi yasatabiliyor. sanirim acildigi ilk gunden beri peyote'ye gidiyorum. son yillarda disariya cikmama kararim sebebiyle pek gitmesem de son bir ay icerisinde yeniden gitmeye baslamis olmak hosuma gidiyor. ayni karanlik, ayni aci punk kokusu, ayni sakal ve sac kombinasyonunu gormenin iyi gelecegi aklima gelmezdi elbette. peyote deyince tabi aklima hemen hakan orman gelir. pia kelaynak zamanlarindan beri bildigim hakan. yillar once bir trafik kazasinda oldu. onu uzaktan uzaga hep cok severdim. ne zaman peyote'ye gitsem gulumseyerek selam verirdi. yillar sonra ogrendim ki megerse onun kaza gecesi donmeye calistigi evi, eski erkek arkadasimin evi imis. o isiklar beni hala urkutur.

o.'yu cok severim. tanismamizin hikayesi cok eglencelidir. mimar sinan bahar senliklerinde hop diye onume atlamisti. 2000'lerin basiydi sanirim. basta cok itici bulmustum tavrini ama kisa bir sure sonra anladim ki kendi sahsina munhasir, son derece akilli ve iyi bir insanmis. dostlugumuzun en az 17 yili var. bunca zaman icerisinde birbirimizin dususune, kalkisina taniklik ettik. her zaman yanimda oldu. ben de elimden geldigince onun yaninda olmaya calistim ama su an fark ediyorum ki, bir cok arkadasimla kurdugum iliskiye bakarken, aslinda insanlara hak ettikleri degeri yeterince verememisim. onlari en derinlerine kadar tanimak aklimin ucundan gecmemis. o. bir akademisyen, ayni zamanda sanatci, bunlarin disinda inanilmaz meziyetleri de var. bence o.'nun en sahane ozelligi tam bir ayrik otu olmasi. bunun dusunce yapisiyla bir iliskisi var sanirim. o. gercekten baska bir dunya istiyor ve butun gerceklere ragmen hayal ettigi dunyayi talep etmekten asla vazgecmiyor. dun peyote'de iken o.'ya ogretmenligin nasil oldugunu, ogretirken ne hissettigini sordum. daha once bunu sormamis olmam kendime dair garip hissettirdi beni. onun bu yonuyle hic ilgilenmemistim. bir suru sey konustuk, ogretmekten, ogrenmekten, ogrenme ve ogretme yontemlerinden soz ettik. internete dair bilmedigim onlarca sey soyledi yine. yeni seyler ogrendim.

sonra bir baktim ki m. ilerideki masada oturuyor. bir gun once yazdigim mesaja cevap vermemis olmasi garip bir sekilde kalbimi kirmis olmali. ona yaklasma cabami nedenini bilmedigim bir sekilde cevapsizlik ile sonlandirdi. merak etmedim acikcasi. cunku butun komikliklerime ragmen kendi tavrimdan cok eminim, iyi niyetli, merakli bir sekilde konustum onunla. ustelik cok da heyecanlanmistim onunla tanistigim icin. belki harika biridir, belki ondan cok sey ogrenirim, bolca guleriz demistim kendi kendime. ilk baslarda hep gulen ve pozitif bir sekilde yaziyordu. sonra risk sozlugunun seksi bir kelime oldugunu beyan etmemle birlikte durakladi. yanlis anlamis olabilecegini dusundum ve sehre ne zaman donecegini sordum. yarin donecegini yazdi. hafta sonu onu belki bulabilecegimi, hosgeldigini soyledim ve sustu. belli ki bulunmak istemiyordu, bir cevap olarak sessizligin cok tedirgin edici bir tarafi var. kalbimi kiriyor sessizlik, ozellikle de iletisim halinde bir anda basladiginda. yoksa severim. kendi basina bir sessizligin erdemli oldugu gercek. hal boyle olunca onu gordugumde hic yerimden kalkasim gelmedi. o da beni gormustur elbet, bana donuk oturuyordu. o da hicbir sey demedi. saat 10 gibi mekandan ayrildik o. ile. yol boyunca kendimi cok iyi hissettim. bir insana yaklasmaya calisirken onune konulan barikatlarin sayisiz sekli vardir. uzun yillardir yeni insanlarla tanismak gibi bir motivasyonum yoktu. bu yuzden bu barikatlarin nasil seyler oldugunu unutmusum. ilk yakinlasmak istedigim insandan sessizlik barikati gorunce hevesim kirilmayacak tabii ki. eskiden olsa kesin kirilirdi cunku o zaman ne olduguma dair pek bir fikrim yoktu fakat hayatimin bu doneminde ne oldugumu, ne olmadigimi o kadar iyi biliyorum ki herhangi bir kotu hissettirme, farketmezci yaklasim beni oldugum seye dair sarsamaz. hoscakal m. senin adina biraz uzuldum.

Friday 2 February 2018

insanlar oldukça tuhaf, izleyince daha da tuhaflaşıyorlar üstelik. eskiden bu kadar tuhaf değillerdi sanki ya da bilmiyorum. insanların eskiden nasıl olduklarını çok da hatırlamıyorum sanırım. fakat okuduklarıma, anlatılanlara veya dinlediklerime bakılırsa birbirleri için daha önemliydiler. artık herkes kendisi için önemli. bütün insanlar self-awareness satıyor. sırf bu bile aslında bunun doğru olmadığını gösteriyor bence. insanların da işine geliyor tabi bu. daha kolay kendinle uğraşmak belki de onlar için. benim için yeni bir durum olduğu için çok şaşırıyorum. çünkü her konuşma "boşvere, kendi kaybedere" bağlanıyor. madem öyle ne yapıyoruz birlikte. babaannem yaşasaydı keşke ve onunla konuşabilseydim. çok yalnız hissediyorum bugünlerde kendimi.

belki ona anlatabilirdim hissettiklerimi, "babaanne" derdim, "bunca sene insanları çok tanımaya çalışmadım, hep uzakta tuttum kendimi. bu büyük bir hataydı. şimdi onlarla iletişim kurmak istediğimde, senin anlattığın gibi iyi insanlarla karşılaşmıyorum, herkesin kabuğu çok sert. dün gece uyumadan önce hep seni düşündüm. kucağına yatmayı özledim. sırtımı okşardın yanımda olsaydın, hiçbir karşılık beklemeden, sadece torunun olduğum için beni ne olursa olsun hep çok severdin. keşke sana kendimle ilgili daha çok şey anlatsaydım ve keşke senden daha çok şey dinleseydim. seni çok özlüyorum."