Thursday 21 November 2013

işte şimdi olmadı

handan dedi ki senin serotonin düzeyinle gerçekten de oynamak gerekiyormuş. hmm, evet, sanırım dedim. sonra mevzuyu b bey'e de anlattım. önce biraz korktu. sorduğu sorular şunlardı:

1. insanlar sendeki değişimi nasıl gözlemliyor?
2. çok konuşuyor musun?
3. abuk subuk şeyler yapıyor musun?
4. eşyalarını dağıtıyor musun?
5. eskisinden daha fazla mı alışveriş yapıyorsun?

cevaplarım şöyle oldu:

1. arkadaşlarım "seni bu kadar mutlu görmek ne kadar güzel" diyorlar.
2. evet, eskisinden çok ama çok daha fazla konuşuyorum. dışarı çıkmaktan artık keyif alıyorum. GÜLMEK çok hoşuma gidiyor.
3. abuk subuk derken, yani bilmem.
4. eşyalarla problemli bir ilişkim olmuştur hep.
5. hayır.

"HMM" DEDİ. dozajı biraz azaltmayı deneyelim. "ama eğer bir şey olursa hemen beni ara ve aralık başında muhakkak görüşmemiz gerek."

bugün yan taraftaki inşaattan gürültüler yükselene kadar keyfim yerindeydi. sokağa çıktığımda başımın feci döndüğünü hissettim. vapurda yürüyormuş gibi bir dizzy. önceki halime göre daha bitkinim. NEDEN DÜŞÜRDÜK Kİ? diye feryat edebilirim.

fakat mevzu, gerçekten de, kendi kendime yetecek kadar serotonini neden üretemediğim. neden yani? çocukluğumdan şu yaşıma kadar beynime nasıl komutlar yollamışsam artık. sanırım düşürme fikri iyi değildi. daha zamana ihtiyacım var.

öte yandan hiçbir şeyi sallamama konusunda ciddi ilerlemeler kaydettim.bu güzel. yazmak bana iyi gelmiyor. bu güzel değil. işte bu olmadı. ama belki de oldu ya. ben ellerimi kullanarak bir şeyler yapmalıyım. bedenimi kullanarak. evet.

bedenim beni kışkırtıyor.

No comments:

Post a Comment