Thursday 25 August 2016

inanılmaz sıradan bir gün

oksimoron gibi bir şey oldu bu. sıradan bir günün ne kadar inanılmaz olabileceği hakkında yapılan bütün filmler, yazılan bütün öyküler bir yana,

konunun yapmak ya da görmekle bir alakası yok.

seneler geçiyor ve hala kendime istediğim zamanı ayıramıyorum, istediğim kadar yalnız kalıp, yalnızlığımı düzenleyip, başlamam gerekene başlayamıyorum.

"yeterince istemediğin için dedi r. bugün."

yeterince istememekle alakası yok bunun. yeterince istemediğimi düşündüğüm zamanlar da oluyor elbette ama yaşanan süreç, ki bu süreç yılları kaplıyor, istememekle asla açıklanamaz.

her gün sabah 8'de kalkan bir kadın düşünün. 9.30'da iş başı yapıyor ve tekrar eve döndüğünde en erken saat 19.00 oluyor. işte geçirdiği sürede beynini beş para etmez insanlar için çalıştırıyor, yemek yese mi yemese mi, sürekli buluşmak için dürten arkadaşlarına hayır demekten yorulsa mı yorulmasa mı, bir şey izleyip dinlese mi, sevgilisi şikayet etmese mi, hadi bütün bunları yapmasa, 20.00'a  kadar yorgun beynini dirilmekle uğraşsa ve sonra gece saat 02.00'a kadar çalışsa, sabah uyanıp yine aynı döngü?

nerede kaldık?

hiçbir yerde kalmadık.
hiçbir yere kalamayız.
çünkü zamanın kenarı kalmış sadece.
en son lokması değil,
kimsenin kullanmaya tenezzül etmediği yanık kenarı.


No comments:

Post a Comment