Tuesday 15 May 2012

baskasinin oykulerini okumak da bir istir.

bu aralar sine ergun'un oykulerini okumaktayim. burasi tekin degil'i dun bitirdim ve bugun ise, bazen hayat'tan bir kac oyku okuyacak kadar vaktim oldu.
hayata dair incelikli gozlemleri olan insanlari, bilhassa da kadinlari seviyorum. ne istedigini bilmek degil de ne istemedigini bilmekle ilintili bir duruma surukluyor insanlari isbu incelikli gozlemler cogu zaman.
kendime ait bir bir kabuga cekilmek istedigimde de bu tip oykulerle karsilasmanin ruhuma farkli bir enerji verdigini soyleyebilirim.
bazi yazarlar sanki kendilerinden bahsediyormus gibi yazabiliyorlar ve bunun da iyi bir hikaye anlaticiligi oldugu asikar.
butun bunlar, yani biriken tuhaf enerjiler ve senin de anlatmak istediklerini anlatabilen insanlarin var oldugunu bilmek guzel. ama kiskanmadan duramadigim da bir gercek.
bugun seda, onceki gun kalbinin cok sikistigini, fenalastigini falan anlatti. onceki gun evde yalniz basima acaba bu aksam hangi filmi izlesem diye dusunurken ayni seyin benim basima geldigimi ona soyleyemedim. bu aralar birinin basina gelen seyin aa benim de basima geldi diyerek konuyu ben taraflarina cekmenin erdemsizlik oldugu gunleri tecrube ediyorum.
insan iliskilerimin ise her gecen gun daha da zayifladigi bir gercek. kendimi ifade edemiyorum. ifade etmeye calistigim ve ortak bir kumede kesismek icin debelendigim kisilerden cogu zaman cok uzakta durdugum ise aci bir gercek.
her gecen gun soyledigim her sozun, kurdugum her cumlenin anlamsiz oldugunu fark ediyorum. gun be gun, olume yaklasiyor oldugumla yuzlesiyorum ki bu aslinda sadece bana has bir ozellik degil. fakat nedense oyle imis gibi davraniyorum.
ofis hayatim her gecen gun daha da icinden cikilmaz aptal egosentik kadinlik halleri ile mucadele etmeye donustu. icine ittirmeye calistigim girdaptan hic hoslanmiyorum. tarihin tozlu raflarinda, aslinda baska seyler icin kullanmak uzere imal ettigim beton bloklari ozenle cikariyorum. her gecen gun disariya daha acimasiz bir tablo ciziyor, iceride ise daha da kirilgan bir duzeye sicriyorum.
insanin etrafini saran bir suru seyin, iyi ya da kotu fark etmez, zaman zaman uzaklasilmasi gereken seyler oldugunu dusunuyorum.
sokakta dahi yalniz basima yurumeme izin vermeyen ve beni taksilerle eve birakmaya calisan iyi niyetli arkadaslarim da bundan nasibini aliyor.
veya hayatta baska bir derdi olmadigi icin ofis koltugunda kimilmadan duruyormus susu veren butun o kadinlar, ve onlarin cocuklari icin sarf ettigi cabalar, her sey.
bazen bambaska bir sehirde, uyanma hayali kuruyorum.
bir gun berlin'de uyanmisim ve yetecek kadar param varmis. evimize cicekler almisiz ve aksam dumduz yollarda keyifle yuruyuslere cikmisiz.
gulen kizlar ve gul yanakli oglanlarin arasindan sevdigim dis cephelere bakmisim.
eve donmusuz, kikirdamisiz ve sonra sarilarak uyumusuz.
her sey gitmis ve bir biz kalmisiz.
iste butun bu oykuler ve hayatimiza ati her sey, icindeki cogu zaman cok ta derin olmayan butun o yumusak zamanlarla bize aitmis.
sonsuza kadar oykuler okumak ve hic o oykuleri yazamamanin acisiyla.
hayat, benim gozlemleyemedigim seyleri baskasina senaryolar yapmis. hepsi en guzel kapaklarin altinda karsima cikmis. gibi.
sevgiler gunluk.

No comments:

Post a Comment