Wednesday 3 September 2014

hadi hatirlasana. dida mangisalardan nasil korkardin. cocukken en sevdigimiz sey degil miydi misir tarlalarinin arasinda korkarak dolasarak gezmek ve isirinca sutleri fiskiran cig misirlari yemek. her defasinda ishal olmakla veya bahce sahibi teyze tarafindan kovalanmalara ragmen, butun yaz tatillerinde, ilk okul bitene kadar. hatirlasana. simdi cirkin binalari diktikleri o tarlalarda nasil da eglenirdik. basibos gezen kopekler ve biz. en guzeli de neydi hic mi hatirlamiyorsun? misirlar buyurken vahsi bir orman gibi olurdu. sonra bizim boyumuza gelmisken tam o teyzeler bahceleri duzenler, misirlari duzene sokarlardi. kocaman yapraklar arasindaki kucuk patikalardan gezerken nasil adrenalin salgilardik? ki o yapraklar misirlar buyudukce sertlesir adeta keskin bicaklara donusurlerdi. her yerimiz yara bere icinde kalirdik. bir anda beliren teyzelerin aslinda dida mangisa olduklarini sanirdik. hic birini mi hatirlamiyorsun? uzuyorsun beni?

cocukluk arkadasim esra, korkunc bir trafik kazasi gecirip bitkisel hayata girmisti. haberi annemden almistim. hemen esra'nin annesi zuhal teyzeyi arayip uzuntulerimi iletmistim. zuhal teyze esra'nin son gunlerininde cok mutlu oldugunu, sonunda istedigi gibi bir iste calismaya baslayacagini ama bu elim kaza yuzunden cok uzulduklerini anlatmisti saatlerce. doktorlar esra'nin yasasa dahi eskisi gibi olamayacaklarini soyluyorlarmis. buna ne zuhal teyze ne de ben inanmak istemiyorduk tabii ki. telefonu kapattiktan sonra hafta sonu icin ardesen'e gitmeye karar verdim. ne olursa olsun esra'yi gormeliydim.

buyudugum kasaba, ardesen, tahminimden de cok degistmisti. cocukken kosusturdugumuz cakilli yollar coktan asfalta donmus, denize girdigimiz sahillerden otoyollar gecer olmus, yuksek katli apartmanlar bir zamanlarin yemyesil yerini beton bahcelere donusturmustu. sehrin disinda akan firtina deresi artik sehrin ici olmustu. suyu eskisi kadar serin degil ve de ayni sarkiyi soyleyerek akiyor gibi degildi.

ucakla trabzon'a gitmek hic keyifli degildi. istanbul'dan havaalanina ulasmak icin harcadigim saatlerden sonra hava sartlarinin kotulugu sebebiyle sallanan ucagin midemde yarattigi rahatsizliktan sikayetciydim. fakat trabzon'dan ardesen'e kadar yaptigim otobus yolculugunun bunyemde yarattigi saskinlik midemdeki eziyeti unutmami sagladi. eskiden bu yollardan gecerken hic canim sikilmazdi. babamla istanbul-ardesen arasinda az mi gidip gelmistik. cocukluk anilarimda samsun-istanbul arasi dunyanin en monoton yolculugu olarak kalmisti ama ardesen-samsun arasi soyle degildi. cunku daglara ve denize bakmak, yesilin ve mavinin arasindan akan cografyayi izlemek her zaman sahane bir deneyimdi. daglarin yamaclarindaki yalniz basina evlerde yasayan insanlarin hayatlarinin nasil oldugunu dusmek, balikci kasabalarindaki gemilerin renklerine bakmak, cogu zaman koyu laciverte donen karadeniz'in urprertici hali bu alti saatlik yolculugu gizemli bir roman gibi okumami saglardi. fakat gordugum uzere artik hicbir sey eskisi gibi degil. neredeyse her boslukta bir bina var ve yollar cillop gibi oldugu icin gaza basiyor mutemadiyen soforler. gelismisligin duzeyi hayal gucumu yerle bir etti. ardesen'e cok kisa bir surede ulastik diyemem ama basimi pencereye sabit tutmakta zorlandigim bir gercek. benzer kabukta bir hayat. ve artik denizin taslari yok cunku denizi doldurmuslar barbarlar. fakat yerel halk cok mutlu. cunku ulasim daha hizli artik. nasil da calisiyormus basbakanlar!

cay fabrikasinin onunde inecegimi soyledim muavine. eskiden bu cay fabrikasi sehrin en bati kisminda kalirdi. bizim evimiz fabrikadan denize dogru inen yolun ortasinda. dedem cok eskiden burada arazi almis cunku babaannem artik koyde yasamak istemiyormus. o zamanlar burada sadece deniz kenarindaki kulaberlerin evi varmis. o evden hep cok korkardim. cunku o kadar denizin dibindeydi ki dalgalar carpardi binaya. babaanemle oturmaya giderdik bazen. sehpalarin uzerindeki cay bardaklari dalgalar yuzunden zangir zangir titrerdi. ve bir de deli saniye burada yasardi. onun hikayesine sonra gelecegiz. dedem evi yapmaya karar verdiginde babaannemin kardesi yuksek mimar mehmet dayi projeyi cizmis. ama ustalar projeden hicbir sey anlamadiklari icin o kadar tuhaf bir sey insa etmisler ki! odalardan buyuk bir antre, koskocaman bir banyo ama minicik bir mutfak. ayrica her katin planini da bambaska yapmislar. biten her kattan sonra dedem ofkelenmis cunku! projede boyle mi ciziyor diye bagirmis ustalara. onlar da ellerinden geldigince deneysel takilmislar ve ortaya zamanina gore saray boyutunda ama simdi yaninda insa edilen apartmanlarin arasinda minicik kalan bu ucubeyi yapmislar.


No comments:

Post a Comment